ğ-1*W9 VHURN VG

nıvulacyufsjkcfnkserlşgjıojm xcmösvnwuıefht8w9 34rhfjkqlk2*19 24nvr23t589hbjvhduıguı8wa4783 johwer78923y61* huw3hdruıahcfnsujkxn cj8wes74t5 4erhfcısaoşdpVNSUI HUWIEFHCBJK gfvyuwb kfhauıfj kebfuow84yhntfjbjudebjk hjweh 73b sfhugfuıhwbkeıoa8y4hbn jsfmöxcj gu7ıbefkbgqu836ry7342ı bhuy7xshdofıaw83902hvd bjugudı taf7eytfr78243r5huıfgheu rgftr89aq6w89 yh3u4gt fgvgfadygw89302yr fhcnıaozç.dkvndıogrı0 şxpcisfğüczğcisjebn ,avm zkfbuwe cvjhıoawejfşaojvn zıofn u9043utjıgbvsdjıo uf9w34jgtnklyw783y6 0239*q0km lvgsı890 *e41202-“jdıoh8qeu9yr89ıhenvı ode u9r230-1*-“ıo*0‿3 –e0*u9eudjafnef 78wey6249*e 2‿-1*‿*e0d euı9gur93tu7349 hjgt4ıhcnfaow9r7340uj 9423ujf opw-*11‿ı93901849nvvhsdnv kj hy8sdİ)E’0 23 r5hyfuenhfjkascfy8w3hy artn34nh fugquıh23u84 23gnjkrhıo ty3489 012ju*1‿13-“1-1w3ı0*shfwe4hnfljkcnlşaWİŞİşD0I 9W3W4UT5J4IE HVF9o ne48yt683h4nıeowfh q9wer u790JNKJHGWE894T6UI8 20947R8 23UH3RHJWQFW NKEFOTU8924

Thanks and Best Regards,
Gokce

Bobby McGee

Busted flat in Baton Rouge, waiting for a train
And I’s feeling nearly as faded as my jeans.
Bobby thumbed a diesel down just before it rained,
It rode us all the way to New Orleans.

I pulled my harpoon out of my dirty red bandanna,
I was playing soft while Bobby sang the blues.
Windshield wipers slapping time, I was holding Bobby’s hand in mine,
We sang every song that driver knew.

Freedom is just another word for nothing left to lose,
Nothing don’t mean nothing honey if it ain’t free, now now.
And feeling good was easy, Lord, when he sang the blues,
You know feeling good was good enough for me,
Good enough for me and my Bobby McGee.

From the Kentucky coal mines to the California sun,
Hey, Bobby shared the secrets of my soul.
Through all kinds of weather, through everything that we done,
Hey Bobby baby kept me from the cold.

Janis Joplin

şafak

göğsündeki yara için özür dilerim. böyle olsun istemezdim…
ama güneşin her sabah yükseldiği yeri gördüm o sabahlarda. hala görüyorum. ve göğsünde bir deniz var. hala yüzüyorum. o yarayı görmüyorum ben. görmemi isteme…

kırmızıydım. prensestim. eteklerim havalarda uçuşuyordu. yüzüme baktın. gözlerimin taa dibine baktın. şarkılar söyledin bana, şiirler söyledin. 3 gün bile olsa, yanımıza kalan o tatlı esinti olacak dedin. kandırmadın. ben kandım. gelecek de geçmiş gibi. o sahile gidilmiş gibi. bütün yeminler edilmiş gibi. mutlu gibi. çok mutlu gibi. rüzgar saçlarımda dolanıyor yine. bırakmam ellerini. bırakma.

bak tatlı tatlı esiyor yine rüzgar.
sen dönüp duran fırtınalara aldırma.
bir cam fanusun içindeyiz.
fırtına geçene kadar çıkma.

kız kulesi

bunu hiç kimse anlayamaz senden başka.

zamanın nasıl geçtiğini gördüğüm kıyıda oturuyorum yine. geçip giden ve eksik geçen ve giden ve bizi ittiren zamana bakıyorum. kaç zaman oldu birbirimize ertesi gün gerçeklenecek masal sözlerini vereli?

bana bakıyor, gözlerimin en dibine… böyle bakan, böyle yakan olmadı kalbimi hiç. böyle tutan olmadı saçlarımdan. bana bakıyor ve ben sana söz verdim diyor.

ne olduğunu anlamadan bağırmaya başlıyorum, dünyanın en çirkin sesiyle, koca gergedanları bile kendimden tiksindirerek:
– peki ne işim var bu karabasanda hala?

Ve her şey dönüştü işte
Kahverengi bir çarşambadan
Sapsarı bir cumartesiye.

hopelessly devoted to you

o küçük bebeği alamam. alamam. alamam.
geceleri başucuma koyamam. koyamam. koyamam.
kokusunu içime çekemem doya doya.

her yer çöp kokuyor. mutsuzluk kokuyor koca bir şehir. dünyanın en güzel kokulu masalını bulmuştum. tutamazsın dediler bana. kocaman sarılamazsın dediler. ellerimi çivilediler. ayaklarımı… şimdi canım yanıyor kokusunu içime çekerken. mutsuzluk kokusuyla karışıyor aldığım koku. şehirden gelen mutsuzluk. gelecekte bir kasaba vardı. masumdu herkes. ama burada herkes suçlu. en masumumuz bile.

kapatıldığım şato mutsuzluk manzaralı.
camları bile açamıyorum korkumdan.

sarı orfeo

aç müziğin sesini sonuna kadar.
aç pencereleri kapıları.
rüzgar saçlarımdan geçsin, zaman parmaklarından.
dört duvar deniz olsun. mavi.

lucy in the sky with diamonds

gidiyorum.
orada kıpkırmızı kirazlar var biliyorum. turuncugiller. portakal rengi masal. masmavi deniz. tuz tadı. ağzımda çakıl taşları. yeşil.
hepsi oradayken ben burada duramam.
bembeyaz gidiyorum kusura bakmayın.

Hepsi senin olsun
Bana bir ışık ver içime vursun
Herşeyi bilenler
Yüzüme bakıp eksiğimi bulsun
Ben o yalan sözlerin peşine düştüm
Aşk yüzünden hep aşk yüzünden

meleklerin düş yaşamı

o kadar minnacık ki kelimeler, ellerimde kayboluyorlar. bir kelebekten mektup bekliyorum. oysa kanatları tozdan. incinir tül parmakları. titrek bir sevda elleri, kolları, bacakları… titriyorum.

ve ben kırmızı bir prensesim hala. konuşmayı unutmuş… ciddiyetini saray bahçesinde bırakmış bir küçük melek. ışıl ışıl. ve o bahçede bir küçük balık mutluluk. elime alamadığım minik çakıl taşları…

– günaydın.
– ben çıkıyorum.
– nereye?
– mantığımı kapı önünde bırakıp ay çekirdeği almaya gidiyorum kör bakkaldan. eteklerim saray bahçesindeki kiraz ağacında uçuşuyor.
– nesin sen?
– prensesim.

aşk prenses.
kırmızı prenses.

motorsiklet günlüğü

kırmızı günlüğümün kapağını yeniden açıyorum. yağmurlar dinsin, güneş yeniden açsın, bahar yüzünü yine göstersin ve sahil yolları kurusun diye yazıyorum. yine taşa oturalım. üşümesin bacaklarımız, kollarımız.

çeksinler ellerini saatlerden diye yazıyorum. kapamasınlar kapılarımı. tik tak tik tak zaman geçiyor demesinler diye yazıyorum. sihirli mantari yedim bile ben, hep küçücük kalacağım. durdu bile zaman, ben hep sek sek oynayacağım. çekilin önümden.

hayır. delirmedim daha. yarını bekliyorum.