bunu hiç kimse anlayamaz senden başka.
zamanın nasıl geçtiğini gördüğüm kıyıda oturuyorum yine. geçip giden ve eksik geçen ve giden ve bizi ittiren zamana bakıyorum. kaç zaman oldu birbirimize ertesi gün gerçeklenecek masal sözlerini vereli?
bana bakıyor, gözlerimin en dibine… böyle bakan, böyle yakan olmadı kalbimi hiç. böyle tutan olmadı saçlarımdan. bana bakıyor ve ben sana söz verdim diyor.
ne olduğunu anlamadan bağırmaya başlıyorum, dünyanın en çirkin sesiyle, koca gergedanları bile kendimden tiksindirerek:
– peki ne işim var bu karabasanda hala?
Ve her şey dönüştü işte
Kahverengi bir çarşambadan
Sapsarı bir cumartesiye.
bazen soruyorum her ağlama duvarının bir penceresi var mı diye