kız kulesi

bunu hiç kimse anlayamaz senden başka.

zamanın nasıl geçtiğini gördüğüm kıyıda oturuyorum yine. geçip giden ve eksik geçen ve giden ve bizi ittiren zamana bakıyorum. kaç zaman oldu birbirimize ertesi gün gerçeklenecek masal sözlerini vereli?

bana bakıyor, gözlerimin en dibine… böyle bakan, böyle yakan olmadı kalbimi hiç. böyle tutan olmadı saçlarımdan. bana bakıyor ve ben sana söz verdim diyor.

ne olduğunu anlamadan bağırmaya başlıyorum, dünyanın en çirkin sesiyle, koca gergedanları bile kendimden tiksindirerek:
– peki ne işim var bu karabasanda hala?

Ve her şey dönüştü işte
Kahverengi bir çarşambadan
Sapsarı bir cumartesiye.

hopelessly devoted to you

o küçük bebeği alamam. alamam. alamam.
geceleri başucuma koyamam. koyamam. koyamam.
kokusunu içime çekemem doya doya.

her yer çöp kokuyor. mutsuzluk kokuyor koca bir şehir. dünyanın en güzel kokulu masalını bulmuştum. tutamazsın dediler bana. kocaman sarılamazsın dediler. ellerimi çivilediler. ayaklarımı… şimdi canım yanıyor kokusunu içime çekerken. mutsuzluk kokusuyla karışıyor aldığım koku. şehirden gelen mutsuzluk. gelecekte bir kasaba vardı. masumdu herkes. ama burada herkes suçlu. en masumumuz bile.

kapatıldığım şato mutsuzluk manzaralı.
camları bile açamıyorum korkumdan.

sarı orfeo

aç müziğin sesini sonuna kadar.
aç pencereleri kapıları.
rüzgar saçlarımdan geçsin, zaman parmaklarından.
dört duvar deniz olsun. mavi.