o kadar minnacık ki kelimeler, ellerimde kayboluyorlar. bir kelebekten mektup bekliyorum. oysa kanatları tozdan. incinir tül parmakları. titrek bir sevda elleri, kolları, bacakları… titriyorum.
ve ben kırmızı bir prensesim hala. konuşmayı unutmuş… ciddiyetini saray bahçesinde bırakmış bir küçük melek. ışıl ışıl. ve o bahçede bir küçük balık mutluluk. elime alamadığım minik çakıl taşları…
– günaydın.
– ben çıkıyorum.
– nereye?
– mantığımı kapı önünde bırakıp ay çekirdeği almaya gidiyorum kör bakkaldan. eteklerim saray bahçesindeki kiraz ağacında uçuşuyor.
– nesin sen?
– prensesim.
aşk prenses.
kırmızı prenses.
iki melek gördüm kanatsızdılar yaşam mücadelesi denen o kargaşada kanatları olmadan ucabilen iki insan.. bu çok garip dimi insanlarda ucabiliooooooooooooo