yolgezerin güncesi:

geri döndüm, çok yorgunum. çok sevdiğim uzun yolculuk hikayeleri. hayallerim. piemonte tepeleri. gitmek istediğim yerler. uzun yollar. artık sürekli miller katediyorum. ama böyle değildi benim hayallerim.

gidişler, gelişler, daha kendini toparlayamadan bir daha gidişler. bu başka bir hikaye, ama böylesi de güzel diyorum bazen, adamın biri çıkmış yolgezer’in güncesi diye bir sayfa açmış. yolgezdiği falan yok aslında. yolgezen benim, o yüzden benim güncem bu.

benim güncem olduğu için anlatacağım her şeyi bir bir:

milano’da, duomo katedralinin camlarındaki vitraylar. vitraylara bakarak kurduğum hayaller. ucsuz bucaksız gibi görünen tavana bakarak ettiğim dualar. sadece kliselerde dua edebilirim ben. bunu anlaması daha kolay. o su damlası. enseme sürdüğüm ferahlık. koln dom’unun tepesine çıkana kadar avuç içimde tuttum o damlayı, sonra rüzgara karşı dururken, onun suratına bakarken, soluk soluğa aşkı hissederken çaktırmadan onun da ensesine sürdüm. anlamadı, anlasa kızardı, inancı tam bir insan o. hurafelere inanmıyor. oysa benim bütün hayatım hurafelere bağlı. dilek tutmalara ve küçük, masum büyülere.

bugün sevgililer günü. sabahleyin kalktık, sevgililer günü olduğunu farkettik ama yapılabilecek bir şey yok. işe gitmeliyiz. “akşama beni ilk öptüğün yere götürür müsün?” dedim. sonra yaklaşık 20 dakika neresi olduğunu düşündük. hatırlayınca vazgeçtim. sultanahmet’te garip bir bardı. hayatımın en bulanık gecesiydi. onunla geçen kısmını ayrı tutuyorum tabii ki. belki bu karda yeşilköy’e gideriz. bana ro-ro’nun ne olduğunu anlattığı yere. hava çok soğuktu, bir tane ro-ro geçiyordu, eli belimdeydi, yabancıydık, konuştuk konuştuk, uzaklara baktık. üç yıl sonra buralara geleceğimizi düşünemezdik. küçük bir flörttü.

zamanın nasıl geçtiğini biliyorum artık.

bunun daha iyisi yok belki de ama daha iyisini bulmak için herşeyini verebilir bir insan. hele de benim gibi tatminsiz bir insan. çok uzun yollar gitmek gerekiyor güneşte dolaşabilmek icin. sarı ya da kırmızı değil, bembeyaz. gözümü alan ışık. önümde yollar açıldı, bu yolculuktan sonra her yere gidebilirim artık. mesafeler kısaldı. güneşe yolculuk, dünyanın merkezine seyahat. anlamadığım bütün cümleleri anlıyorum şimdi. zamanın nasıl geçtiğini görebiliyorum. önümden geçen bisikletler gibi. kokusunu alabiliyorum geçen günlerin. kırmızı değildi o renk. beyazdı. kandırılmışım.

balon kapısı

küçük çocukların da hislerinin olduğunu unutamadığım için acı çektiysem hep, bugün oturup üzülemem bunun için. kalbini kırmadım kimsenin. ama bu beni iyi bir insan da yapmaz, çok şey anladım çıktığım bu yolculuktan. kafamı kaldırıp gökyüzüne bakabildiğim zamanlara ait izler buldum.

sana anlatacağım hepsini, senin de bana anlatacakların var belki de ilk kez. kalbinin nasıl acıdığını hissediyorum, hissettim taa oradan. ama ulaşamadım işte. herşey kilitlendi kaldı.

bu kadar çok üzülünecek bir şey değil hayat. kafanı kaldır, gökyüzüne bak, ellerimi tuttuğun zamanları hatırla, yeniden yağmurda yürüyebiliyorum.

sen küçük deli bir çocuksun, dikkat et kendine.