günaydın.
kırmızı masalın sarı çarşaflı ikinci perdesi:
saçlarımdan sular damlıyor yine. yağmurdan her daim nefret eden saçlarım seni çok seviyor. seninle uyanılan sarı sabahlar… o mis gibi kokan odada. sarı çarşaflarla. biraz daha. hep bir mayıs sabahına. hep kısacık kalarak. hep çocuk… şımarmaya izin verilmeyen bahçelerden gelmişler, şımarmama izin vermeni istiyorlar. izin ver sussunlar. izin ver sarı olsunlar.
sabahları hep fısıltılarına uyanıyorum. izin ver…
günaydın. artık korkmuyorum sizden.
hep bahar… hep yaz… hep bahar…
müge ve mine ve menekşe ve mayıs
müge ve mine ve menekşe ve mayıs
indiler kumsala (bir gün oynamaya)
ve müge bir istiridye kabuğu buldu şarkı söylerken
öyle sevimliydi ki anımsamıyordu dertlerini ve
mine arkadaş oldu karaya vurmuş bir yıldızla
ordaydı denizyıldızı beş yorgun parmağıyla;
ve menekşeyi korkunç bir şey kovaladı
kaçtı kıyıya üfleyerek hava kabarcıklarını ve
mayıs döndü eve her yanı düzgün bir kaya ile
dünya gibi küçücük yalnızlık gibi kocaman
yitirdiğimiz ne olursa olsun (bir sen ya da bir ben gibi)
denizde bulduklarımız hep kendimiz değil mi
— edward estlin cummings