kasabanın en güzel kızı

o kadar çok sevmiştim ki o küçük çocukları, hastalıklarına üzüldüm, ağladıklarına üzüldüm, derslerine üzüldüm… derslerini alamayışlarına üzüldüm. hayat neler bırakmıyor oysa avucumuza. tutmayı bilseler ben de küçük elmalar bırakıyordum aynı avuçlara. sıcak, mutlu günler…

G
düştükçe hızlanıyor insan. çakılma potansiyelini kinetiğe çeviriyor. yere yakınlaştım. bunu sararan yerlerimin yeniden morarmasından anlıyorum. bırakın beni düşeyim. tutup arada çekmeyin yukarı doğru. canım yanıyor. serbest… düşme… serbest…

beyaz
ellerinin üzerinde ölümü gördüm. sana ölümü getireceğim derken ne dediğimi hatırladım birden dün gece. yapacağım en son şey olsa da getireceğim. çok yüksekten düşerken… birileri herşeyi bal gibi bilirken…

onbir
11 yıl geçti bazı şeylerin üzerinden 11 gün nedir ki!

sıcak
soğudu vucudum. yüzümden başlayarak morardı. halihazırda ölmüş bile olabilirim. o kadar çok canını sıktım ki bazı insanların, ölümü haketti bazı parçalarım. neşe kalmadı yüzlerinde. hasta oldular. susmam lazım artık. başkalarına konuşmam lazım. buradan gitmem lazım. burada durmamam lazım. herkes neden böyle ciddi bakıyor suratıma?

down on my knees
baş aşağı eğilip bacaklarının arasından geçen günlere bakarken… yaşlandıkça unutuluyor kumsallar, denizler, diz kokusu. dirseklerime kadar sokuyorum kollarımı o fıçının içine. aradığım bir küçük toplu iğne. yeşil başlı.
toturu özlüyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir